28 Ocak 2017 Cumartesi

Çünkü En Kötüsü Bertaraf Olmaktı Bu Sevdada.

Bile bile ateşe yürümekti benimkisi. Yanmaktan ziyade sevmek de denebilir buna. Hayatımın çelişkisiydi kesinlikle. Yanacağımı bile bile her an yanında olmak istiyordum. Ellerini tutmam, saçlarının arasında parmaklarımı gezdirmem lazımdı. Solumdan yürütmeliydim sırf kalbime daha yakın olsun diye. Omzum başına yuva olmalıydı. Ateş pahasıydı onu sevmem. Kalbimde sızı olarak kalmamalıydı. Ya içimdeki buruklukla yaşamayı öğrenmeliydim ya da yanacağımı bile bile sevmeli. Hayatımın çelişkisiydi kesinlikle. Cesaret edemiyordum ikisine de çünkü hevesim kırılmıştı bir kere. Bir çelişkinin tam orta yerinde yaşıyordum ve tek beklentim bir taraf seçebilmekti bertaraf olmamak için. Çünkü en kötüsü bertaraf olmaktı bu sevdada.

25 Ocak 2017 Çarşamba

Avuç İçlerinde Avuç İçlerim.

Kadife sesli bir kadın sevdim. Mücevher dişli, ahu bakışlı. Saçlarında kasımpatılar. Günebakanlar yüzüne dönmüş. Omzunda süt beyaz bir güvercin, avuç içlerinde avuç içlerim. Güvercinin kanadına bağladım sevdamı. Üsküdar sahilinden Kız Kulesi'ne uçtu önce. Sonra Galata Kulesi'nin tepesine kondu. Güneşten bakınca kanatları tarihi yarımadadan bile büyüktü. Eminönü'den Haliç'e kadar alabildiğine güzeldi. Bir yanım İstiklal Caddesi'ydi bir yanım İstanbul Boğaz'ı. Baştan aşağı İstanbul'du sevdam güvercin kanadında. Olabildiğince özgür, alabildiğince büyük. Bir güvercinin kanadında, sevebildiğimce uçtum bütün İstanbul'u, uçabildiğimce sevdim.

23 Ocak 2017 Pazartesi

Sevmeli Şimdi Sevgiyi Bileni.

Sevmeli şimdi sevgiyi bileni. Dur durak bilmeksizin, dört nala, dolu dizgin.  Öpmeli bir kadını boynundan, avuç içlerinden, dudaklarından. Kirpiklerini saymalı uzun uzun bakarken gözlerine. Sözlerine sevgi katmalı konuşurken. Susarken de konuşabilmeli ama. Saçlarını okşamalı önce, sonra da başını yaslayacak omuz olmalı. Sevmek lazım şimdi sevgiyi bilen bir kadını. Dur durak bilmeksizin, dört nala, dolu dizgin sevmek lazım.

16 Ocak 2017 Pazartesi

Adını Kalın Puntolarla Yazdım Defterimin Köşelerine.

Adını kalın puntolarla yazdım defterimin köşelerine. Bastıra bastıra yazdım sırf silinmesin diye. Kalbime büyük yeminlerle kazıdım sevgimi kanata kanata. Gün geçer de unutursam diye, korka korka. Yenmişim korkularımı meğersem. Bıçak yarası gibiymiş aşkın anlayamamışım sıcağı sıcağına. Ne adın silinmiş defterimden ne de sevdan gitmiş yüreğimden. İzi kalmış defterimde adının, yüreğim kabuk bağlamış sevdana. İzin kalmış derinlerde, adın kalmış, verdiğim sözler kalmış. Unuttum sanmıştım seni. Meğerse sinemde sızın kalmış.

12 Ocak 2017 Perşembe

Hayat Son Buluyordu Ve Katil Yine Adem'in Oğluydu

Minik elleri vardı kadının büyük sevdasını sımsıkı avuçlayan. Badem gözleri vardı aşkla bakan. İnci dişleri vardı, bir de sevgi kokan buğday teni. Güldüğünde bahar gelir, öptüğünde çiçek açardı. Öylesine güzeldi ki kadın; Adem'in yasak meyveyi yediğine değecek kadar vardı. Onu böylesine güzel yapan aşkıydı elbet. Sevdimi bir kadın güzelleşirdi. Ne makyaja gerek vardı yüzünde ne de allı güllü entariler isterdi teni. Sevdi mi bir kadın gökyüzü gibi güzeldi. Bereketti toprağa, içini ısıtır, hayatına renk katardı. Ama Ademoğlu bu işte yaptı yine yapacağını. Küstürdü kadını aşkına. Yavaş yavaş akıttı gözyaşlarıyla sevgisini. Gururunu hatırlattı kadına. Aşkı çok büyüktü elbet ama gururu aşkından da büyüktü. Ve gurur unutturdu sevdasını. Gözleri gülmez, elleri tutmaz oldu. Aşk kokmuyordu teni. Gülmediği için bahar gelmiyor, öpmeyince çiçek açmıyordu. İhanete uğramıştı ve hainlik insan işiydi elbet. Hayat son buluyordu ve katil yine Adem'in oğluydu.

11 Ocak 2017 Çarşamba

Her Şeyden Önce Zamanın Oluyor O Senin.

Bir erkek birini sevdiğinde nasıl davranır ?
Aşama aşama gitmek lazım bence. Önce hoşlantıdan söz etmek lazım biraz.
Bir erkek eğer bir kızdan hoşlanırsa ortak çevre içinde bulunan kızlardan daha farklı, daha kibar davranır hoşlandığına karşı, daha nazik olmaya çalışır. Kırmamak için çaba sarf eder. İşler biraz daha ilerlediğinde daha samimi olmaya çalışır ve daha çok etkileşime geçmek ister. Hoşlandığı kız konuşurken daha çok lafa girer daha atılgan davranır. Kendini gösterme çabası içinde olur yani, ortam içinde daha çok belli olmak ister. Sonrasında etkileşim arttıkça samimiyet artar ve kullandığı kelimelerin niteliği değişir. Aynı ortamda daha çok bulunmak ister ve daha çok zaman ayırır. Herhangi birinin verdiği bir teklifi reddedebilir ama aynı teklifi yapan sevdiği kızsa kabul eder. Samimiyet arttıkça flört dönemindeki gibi hesap sorma özgürlüğünü kendinde hisseder ve sonrasında bir bakmışsın gününün neredeyse her anını konuşarak buluşarak bir şekilde birlikte olarak geçirir olmuşsundur. Belki de en tehlikelisi budur.
Bir kere alışkanlık ediniyorsun birini, muhabbetini, tavırlarını. Her şeyden önce zamanın oluyor o senin. Sonra alışkanlığını sevmeye başlıyorsun. Bir bakıyorsun ki senin için sadece bir alışkanlık olmaktan çıkıyor. Seviyorsun ama fark etmiyorsun yani zehirleniyorsun ama fark edemiyorsun sadece, her saniye biraz daha zehirleniyorsun hepsi bu. Sonra bir bakmışsın müptelası olmuşsun. Onsuz yapamıyor gibi hissediyorsun. Zamanından sonra nefesin olmaya başlıyor. Zaten sonrası malum. Aşık oluyorsun ama fark etmen zaman alıyor. Sadece aşık da olmuş olmuyorsun müptelası oluyorsun ve seviyorsun. Mesaj atmak, konuşmak, görüşmek, her an yanında olabilmek için binbir türlü yol buluyorsun. Sevince yapmam deyip yapıyorsun, gitmem deyip gidiyorsun. Ve sonunda maalesef "onsuz ölürüm" diyorsun ama ölmüyorsun. Sonra anlıyorsun ki yaşamak için gerekli olan şey oksijen, su, yemek değil sevmek, sevilmek. Onsuz kalınca ölmüyorsun belki ama boşlukta yaşanmadığını da anlamış oluyorsun.