17 Eylül 2018 Pazartesi

İstanbul kadar.

Derdim var İstanbul kadar, bir de dermanım İstanbul’un içinde. Gördüğümde saramadığım, her gece sarıp sarmalandığım. Her an ilmek ilmek dokuyup da bir türlü dokunamadığım. Sesini duyup, bir türlü varamadığım. Yokluğuyla sınandığım, varlığıyla güç bulduğum. Kilometrelerce uzaklığa rağmen içinde huzur bildiğim. Bir derdim var, İstanbul’dan bir ben eksik. Dermanım İstanbul’un içinde. 

25 Temmuz 2018 Çarşamba

Aklım Başımdan Gidivermişti.

Bir kadından duyduğum en güzel cümle ; “Ben senin yatağında sensiz uyuyamıyorum, sana sarılınca, senin kokunu çekince bu yatak bana rahat geliyor.” oldu. Belki de bir daha asla bundan daha güzelini duyamayacak olmanın verdiği hüzünle, böylesine güzel sevilmenin verdiği mutluluğun karmaşasında aklım başımdan gidivermişti. Aklın hükmetmediği bedeni kalbin yönetmesi benim en büyük zaafımdı. Anladım ki sevilmek ; benim gardımı düşürüp savunmasız kalmama sebep oluyordu. Anladım ki aşk ; çaresizlik haliydi. 

10 Haziran 2018 Pazar

Kendimi Dinliyorum.

Gün doğumuna bir kızıllık kadar uzakta.
Pencereden bakınca sahil gibi gökyüzü.
Ev gibi, ocakta pişen aş gibi çatılarda bacalar.
Bir de karşı komşunun dantelli perdeleri.

Sahil gibi dedim ya hani gökyüzüne.
Galiba gördüğümden değil duyduğumdan dedim.
Martı sesleri, kuş sesleri var havada.
İstanbul’un ortasında bir sabah kızılında.

Kimi yerde gün doğdu, kiminde alacakara.
Kiminde şen şakrak, kiminde çığıran martılar.
Dedim ya İstanbul’un tam ortasında. 
Galiba gördüğümü değil duyduğumu söylüyorum.

Duyduğuma inanıyorum,belki yalan belki doğru.
Görmüyorum, görsem bilirdim elbet.
Ya kanıyor gözlerim ya da kanmak istiyorum.

O gün bu gündür kendimi dinliyorum.

26 Mart 2018 Pazartesi

Eğrisi Vardı Elbet Ama Doğrusuna Hiç Rastlamadım.

Sorduğum hiç bir soruya doğru cevabı alamadım. Bu, cevaplarınının iki yüzlülüğüydü. Eğrisi vardı elbet ama doğrusuna hiç rastlamadım. Bu, duruşunun oturamamışlığıydı. 32’lik pencereyi görüyordum görmesine de , arkasında gizlediğini fark edememiştim. Bu, arkasında saklandığın yalanlardı. Verdiklerimi asla geri alamadım. Bu, ihanetinin en büyük adımıydı. Ben, yanlışı doğru sanıp inanmıştım. Bu, en büyük ahmaklığımdı.

19 Aralık 2017 Salı

Yazdıklarımı Topladım Bir Mezar Etti.

Yazdıklarımı topladım bir mezar etti. 
Harf harf, hece hece katiliydin gençliğimin. 
Toprağımı kendim kazdım kağıt kalemle. 
Her gece, ince ince katiliydin gençliğimin.

Çiçeklerimi kendim ektim göğsümün üstüne.
Usul usul, sessiz sessiz büyüttüm.
Yaprak döktü bir yanım bir yanım bahar bahçe.
Parça parça, damla damla döküldüm.

11 Ekim 2017 Çarşamba

Bir İhtimal Daha Vardı.

Ardına bakmadan vurup kapattığım bütün kapıların eşiğindeyim. Dün bile isteye yaktığım bütün evlerin, ölüme terk ettiğim bütün güzel günlerin ölüm döşeğindeyim. Başında bir su vermekten aciz, yanında elini tutmaktan çekingen, son bir hayat öpücüğünden korkar yaşıyorum. Uçurumdan itip, “işte bu benim” dediğim uçurumun başında atlamayı bekliyorum. Yıktığım o evin, yaktığım o ateşin içine girip aşkı yeniden alevlendirmenin mukayesesini yapıyorum gönlümde. Değer miydi diyorum, “gönlüme yeniden değer miydi ?” Yeniden sevebilir, sevilebilirdim. Bir ihtimal daha vardı Müzeyyen Senar’ın dediği gibi. O da uçurumdan atlayıp, ateşin içine girip ölmek. Ne olursa olsun ucunda, aşk bu yüzden yanmaktı, aşk bu yüzden düşmek.

7 Ekim 2017 Cumartesi

Gitme Deseydi Kalırdım

Gitme deseydi, kalırdım. Ayrılık değil de en çok vazgeçmeye bu kadar hazır oluşu yaraladı beni. Yaşanmışlıkları bir anda yüreğine gömüşü, beni o gömünün içine hapsedişi. Belki önce ben vazgeçmiştim ondan belki de çoktan terk edilmiştim. Bilemezdim. Yine de gitme demesini beklerdim. Çünkü bi kadın “gitme” diyebiliyorsa eğer cehennemde bile huzuru bulabileceğini bilir erkek. Bi kadın gitme diyebiliyorsa şayet erkek kovulana kadar kalır orda. Keşke gitme deseydin, keşke kovulmayı bekleseydim cehennemin huzurundan. Keşke vazgeçmeseydin.